24 Ağustos 2009 Pazartesi

mazoşist

gözlerini kapatığında daha kolay olabiliyor bazen herşey
uyuduğun saatlerde bu yüzden mutlu olabiliyorum senin adına..


fazla kitap okuyorum..ama hep aynı sayfadayım..aynı satırın aynı kelimesindeyim...uyuyamadığım için fazla düşünüyorum..fazla düşlüyorum..fazla düşüyorum..hızla...
daha fazla kırılıyorum..daha zor uyanıyorum hayattan..
çirkinleşiyorum..yara izi heryerim..acıyan kesikler herbiri..


bu yüzden mutlu olabiliyorum senin adına
hatta bu acıyı her iki ucundan da tutulabilecak hale getirdiğin için seviyorum seni



agst'09
02:01

insan II


beni anlasaydın keşke
bunu çok isterdim
bölünmüş tüm parçalarımı görebilseydin o kusursuz bütünlüğünün gözlerinden..

insan !
beni anlasaydın keşke
gitmek istiyorum
senden en uzağa...

ve senden farklı sandığım her yeni insanı tanımışlığımla gitmek hem de...

25 agst.09
01:29

huzur ?



huzur bu belkide...

birçoğundan çok uzaklarda olmak,

ya da

birinin çok da uzaklarda olmadığını bilmek..
bazen...
haziran'09






20 Ağustos 2009 Perşembe

doğru zamanlamalı ölüm


tam vakti herşeyden en uzakda olabilmenin...

zaman tam 01:06
bir "Stängt p.g.a Semester" dinliyorken
bir kahve içmek isteyip de içmiyorken
gidilebilecek, yeteri kadar uzak ve dönüşü olmayan bi yeri henüz bilmiyorken
olabilecek bi büyük depremle yıkılmayıp, ölen bi kuş için ağlayabiliyorken

...tam vakti işte bişeyleri yitirmiş olmayarak ölebilmenin
21 agst'09
01:15

19 Ağustos 2009 Çarşamba

ruhsal otopsi


hiçbir ölüm sebepsiz değildir
teorisi tartışılır yalnızca
ani oluşu..beklenmedik oluşu..inanılmaz oluşu..bilinmez oluşu...vakitsiz oluşu...acı verici oluşu..yıkıcı oluşu..

masaya yatırdılar tüm yaşamsal düşüncelerimi
bu benim ruhsal otopsim..
19 agst'09
21:01

18 Ağustos 2009 Salı

cevaplar var mı...cevaplar yok...



herşeyi unutmuş gibi uyanıyorum bazı sabahlar..ıslak sanki her yanım..ana rahminden sanki o an çıkmışım..

önce; tek kişilik yatağıma serilmiş,
çift kişilik çarşafların kesif kıvrımları hatırlatıyor, yaşayan ruhumun yüzyıldır süregelen, iliştirilmiş varlığını...
sert, buruşmuş, üzerinde uykusuz uykularımı sabahlattığım, sigara yanığı izli, düşüncelerle lekelenmiş kıvrımları.
ağlamamışım da çamur akmış gözlerimden sanki
çamur değilse ne bu yastığımdaki koyu çamur siyahı izler ?



kaç gün böyle uyandım bilmiyorum
çok gün böyle uyumayı istemedim.


sormak gereksiz bi eylem...
cevaplar var mı
cevaplar yok.






19 agst'09 /
02:10
LifeLover-Bitter Reflektion

tekil bi kelimenin çoğul insanları


evet sana söylüyorum !

inandıramıyorum kendimi varlığına.

duyulması mümkün olmayan bi ses tonuyla, anlaşılması imkansız bi lehçe ile sana söylüyorum..
içindeki boşluğun her zerresine söyleyecek lafım var..anlatacaklarım ağrısız bi kanama gibi..ince bi yol çizip kendine, hissettirmeden sana öldüğünü, kan kaybına sürükleyecek düşüncelerini..

anlatacaklarım sana; hiç, kim, senin anlayamadığı şeyler..

sen bi resimsin,
renklerini veren, bi de yağmuru çizmiş yanına..
bu yüzden eğreti duruyor tüm şemsiyeler elinde...ıslanmalısın..koşmalısın...uyumalısın...hatta üşümelisin yağmurun altında...
benim kelimelerim seni anlatmaya yetmez, çünkü seni kendimden ayrı görmüyorum.
kendimi tanımalısın önce..
sonra kendini...


-kendim?
-kendin evet
-bana mı söylüyorsun?
-kendime söylüyorum
-kendi kendine mi konuşuyorsun?
-hayır senle konuşuyorum
-?


anlamadığın bu işte
mesafesizliğime dizdiğin bu dingin uzaklık...
bu kendim için zor..

kendin için belki kolay.



19 agsts '09
00:49

16 Ağustos 2009 Pazar

en uzak en yakındır



bunu, elimi uzatıp da dokunamayınca öğrendim yanıbaşımdakilere..
bunu, hiç çaba göstermeden uzanabildiğimde öğrendim sınırsız mesafelere...
önemli olan düşünceye sığdırabilmekti varlığını..
öğrendiğim zaman bunları,
yolcularını uğurlayanların neden ağladığını kavrayamaz olmuştum


yol mesafe değildi artık


en uzak en yakındır...





17 agst.09
After Forever-Leaden Legacy

14 Ağustos 2009 Cuma

kan


birgün biri dilimi çözecek olursa,
yemeyip, içmeyip, susmayıp, nefes almayıp, onunla konuşacağım sonsuzluğa dek...
insanlarla konuşabilmeyi özledim, yaşamımın bana bu dünyanın dillerini unutturduğu yıllardan bu yana...
inançsızlığın en büyük inanç olduğuna inandığım gündür gerçekliği fazlasıyla kavrayışım
insanların yüzündeki envai çeşit maskeyi soymaya başladığım gündür, kendi ifademden başka bi gerçek yüz
bulamayışım.

yalnızca aynalara bakıp da bozuyorum dilimin dilsizliğe yeminini
içimin ölmekte olanlarına dipsiz mezarlar kazıyorum...

o kadar derinime bakmalısın ki, içime açtığın yaraların kan izleri gözlerine bulaşmalı
kurtulurum belki o zaman bu sessizlikten...





15 agst'09
02:49

13 Ağustos 2009 Perşembe

yalnızken daha kalabalık olabilmek ?



elimde olsa dünyanın bütün kitaplarının son sayfası olmak isterdim..
tamamlanmış, okunmuş hikayelerin yükünü üstlenmiş en son sayfalar
ne kadar dolu olurdu o zaman içim..

gördüğüm kabuslardan artık herkese sözetmiyorum..en azından çok az kişi biliyor bu değişmez düzelmez sürecimi...
küçük şeylerin mutlu edebildiği bi insan olarak yaşamak zor çünkü...bunun zorluğunu yaşıyorum hep..çünkü küçük şeyler yok.. "var" sandığım yerde bir bakıyorum ki "var" olan kendim..

içim senin okuyamadığın kadar,
içim dünyanın bütün kitaplarının son sayfası kadar dolu bi süredir...
adına yazdığım her kitabın ilk bikaç sayfasından sonra hep uykuya dalmış olan sen
artık beni içinde bulunduğun yalnızlığa geri çağırmanı beklemiyorum...
kurak bi toprağı öpen siyah yağmurum adımı koyduğun gibi..

ben yalnızken , senle olduğumdan daha kalabalıktım . . .



14 agst'09

01:38

11 Ağustos 2009 Salı

kalıcı kılmak


çok uzun zaman oldu
bu senin anlayabileceğin, yaşam sürecine katabileceğin cinsten bi zaman kavramı değil
üstünden hatırlayamayacağım kadar fazla gün, saat ve asır geçti
sanırım geçici bir hafıza kaybıydı kalıcı kıldığım
"kalıcı kılmak" güzeldi yine de her ne olursa olsun, bu bir kayıp bile olsa
dünyevilikten çıkması demekti bişeylerin.

kalıcı kılmak... ?!
en az "paylaşmak" kadar güzel bi kelimesin sen...

çok şeye çok anlam yüklediğim yıllardı
çok uzun zaman oldu
her kalabalığın ardına fon müziği olan yalnızlık en güzel ağıt şimdi...




12 agst 09
01:11


fark

madem herşey geçici, madem hiçbişeyin aitliği yok..madem her adımımız sona yaklaştırıyor bizi..o zaman hiç sahibi olamadığımız bi dünyayı bırakmanın tam da zamanı ! o bizi yüzüstü bırakmadan.
biraz geç olmuş ya da biraz erken..sonsuza uzanan yolu keşfederse bigün biri, o yolun yolcusu olabilirim.
ama şimdi uğruna kalınacak sadece sayılı günler var hesapta.
...ki ben matematiğe oldum olası düşman olan insan..sayılı günlerimi saymamak adına olduğu gibi silebilirim.

20 küsür yılı, yirmi küsür saniyede unutabilseydim, tekrar tekrar yeniden başlamak çok kolay olurdu. yeni doğumumda daha az sayıda gün yaşar, daha seyrek ve derin nefesler alır ve daha az yazardım belki..ya da şimdi olduğumdan daha bilinmez bi mevkide seyrine devam ederdim ömrümün.

eğer bi kedim olsaydı, yaşadığım şehirde daha sık yağmur yağsaydı, daha az sayıda ama daha imitasyon olmayan insanlar barındırsaydı hayatım,
bi yıldız kaymasından, daha zor ve ulaşılmaz şeyler dileyebilirdim belki ben de herkes gibi...


10 Ağustos 2009 Pazartesi

görünmez

ne zaman karar verdim kendimi görünmez kılmaya hatırlamıyorum
çok eskidendi
belki çocukkendi, belki çok fazla büyükken..
tek hatırladığım karanlık korkusuna daha yatkındı yaşım
kuşları uçan balon, gemileri de hep babamın evi zannederdim..

agst'09

gecelik

ben insanları sevmiyor değilim..insanları sevmiyorum
onlar da tanısaydı sevmezlerdi beni..


çünkü ben son zamanlarda biraz daha fazla ben'im
her geçen gün biraz daha geç saatlerinde uyuyakalıyor olmak gecenin, benim suçum değil
kişinin en müebbet hücresi kendine cesurca söylediği itiraftır..farkındalık başlar ilkin..
etrafımda yükselen duvarlara şaşmamak lazım...itiraflarımı hep bu güne saklamıştım.

beklenen zaman, beklenmediği anda gelebiliyor.
işte hayat yine başa döndü, hepimiz aynı yerde,yine yeniden ölüyoruz...

toplu katliama sahne oldu dünya düşünerek ölenler için

ey tek gecelik aşk !
kalmayı isteseydin sana yetecek bi odası vardı içimin
ama gitmen gerekiyor hep o sahip olduğum korkunç özgürlüğü bana bırakıp...



agsts'09


9 Ağustos 2009 Pazar

ruh sancısı

bişeyler yazdıkça rahatlıyorum bu ara..aralıksız ve sürekli yazmazsam, içinde bulunduğum mekanın duvarları üzerime gelecek sanki..kapılar kapanacak üzerime..daralacak dünya olduğundan daha çok daralması mümkünmüş gibi sanki..ezecek önce bedenimi..kemiklerimin çatırtısını duyacağım, acıtmayacak..sonra içimdeki ruh daha da büyük bi çatırtıyla parçalanacak. acı orda başlayacak işte..başladığı gibi bitmeyecek üstelik..yazsam da dünyam genişlemiyor oysa..herşey bir aldatmacadan ibaret..illuzyonist bi hayatın gerçekliğe özlem duyan yaşayanıyım.sihir bile bilmiyorum..çocukken de sihirbaz olmadım hiç oyunlarda. tavşandım ben hep şapkadan ÇIKMAYAN.

delilik bu diyorum..bazı yaptıklarım delirmiş insan işi
yağmur başlasa mesela umut doluyor içime..hediye edilmiş bulutlar üstünde uyuyorum çoğu gece.bi bardak çay içmek bile zevk veriyor bazen..ne zaman trene binsem mesela büyükbabam oturuyor yanıma usulca gelip ya da tren raylarında yürürken, bi sağdakine bi soldakine adımlarımı atıyorum hep, adımlarımla taşıyorum onları birbirlerine.koleksiyonunu yaptığım şeker kağıtlarım var hala, artış hızı zamanla yavaşlamış olsa da..

herşeye kızgınken bile, saçlarıma bakmayı seviyorum aynada..çirkinleşse de yüzüm içimin gölgesinde bazen, onlar hep benim güzel parçam olarak kalıyorlar parmaklarımın arasında..
hala bi kedim yok çok istiyor olmama rağmen...hala seviyorum kahveyi ama hala içmiyorum..belki 13. kez okuyabiliyorum küçük prensi...hala evcilleşmeye niyetim yok bu yüzden...inancım olmasa bile insanlara, varlığından mutlu olduklarım da yok değil..

delilik bu diyorum..bazı yaptıklarım delirmiş insan işi
böyle hızla aklına ne gelirse yazmak..kelimelerin arasından sıyrılmayı ummak harikalar ülkesine...her sabun kokusunda büyükannemin hırkalarını hatırlamak..bazen herşey yaşamaya değer kılıyor hayatı mesela,bazen tutunacak sadece kendimi buluyorum.kelebek kavimlerine dahil oluyorum..uçarken düşmek zevk veriyor, düşerken uçabilmeyi istiyorum..ne kanatlarımın varlığından mutlu oluyorum, ne de kanatsızlığım eksik hissettiriyor.bilerek otobüsleri kaçırıyorum,bilerek yanlış duraklarda iniyorum bazen..bilerek uyuyakalıyorum film sonlarında..hala kitap kokularını içlerinde yazanlardan daha çok seviyorum..okuduğum ilk sayfa hep kitabın kokusu oluyor.anlatacak bişeylerim olmalı hep..susarsam matlaşmaya başlıyor görüş alanımda yarına ait ne varsa önümde..ve hep bu yüzden eski bi tren-gidiş bileti vardır cebimin bilinmedik biyerlerinde..yazıyorum..yazmak ruhsal ölümümü geciktiriyor...kangreni engelliyor..amacım kendimi anlatmak değil..öyle olsaydı ıssız bi uçurumdan bağırırdım boşluğa.yazdıkça içimden dökülenlerle suluyorum kendi kuraklığımı, kendimden çıkanlarla kendimi besliyorum.kısırdöngüsüne birkez daha kurban gitmemek için hayatın...yeterince kan döktüm kendimden kendime..çok öldüm ama kan kaybından ve insansızlıktan değil..insafsızlık öldürdü umulmadık yerde karşıma dikilen bi kural gibi kaskatı insafsızlık..bulgularım kendi varlığıma kanıt..bulamadıklarım yokluğumun göstergesi..
10 agst 09

gü'Ruh Sancısı

avazı çıktığı kadar bağıran bu gürültülü sessizlik benim iç savaşımdı, bu savaştan arda kalanlar, yıkıntı bi ruhşehri ve kan gölüne dönmüş ağırbaşlılığı insaniyetimin. evet doğrudur bir mağlubiyetten yola çıktığım, doğrudur gölgede yaşamamak adına çöl sıcağında oturup kumlara şiirler yazdığım...yanmış et kokusundan öte yanmış ruh kokusudur güneşin acıttığı yaralarımın izinden yayılan..
ben bir dinsizdim, inançları ile yaşayan bir yeryüzü haritası üzerinde. bi zenci oluyordu hep fikirlerim beyaz ırklı düşüncelerin hüküm sürdüğü medeniyetler içinde.


kimsenin kendini tanımadığı körler ülkesinin, herkesi bilip tanıyanıydım...

dev boyutlu aynaları sığdırmışlığım vardı içime..

rengim yoktu...

çok sonraları farkettim
bunca doğrunun içinde bir yanlışlığım vardı tümden


agst'09

7 Ağustos 2009 Cuma

deli

bu dönen yuvarlak küre delirmeli en az benim kadar
ya şuursuzca dönüp durmayı bırakmalı ya da hızla savurmalı üzerinden sığıntı ruhlu insanlığı
bu dünya üzerindeki varlığıma bi sebep bulamayışımdan kalamıyorum, sağlam basamıyorum ayaklarımı yere..barınamıyorum hiçbir metrekaresinde,alışamıyorum..
yokluğuma bi sebep bulamayışımdan gidemiyorum da.
en ait olmadığım yere çakılıp kalıyorum bazen..
düşünüyorum çünkü..
hala düşleyebilen bir yanım da var...

kesin delirmiş olmalıyım diyorum düşünce ve düş barındırıyorsa zihnim..
en azından delirmeliyim artık yaşayacaksam..kalacaksam burda.
ya da akılsa doğru bildiğim,
gidilecek yollarım var...

7 agst'09

5 Ağustos 2009 Çarşamba

ol


senin içinde olduğun fotoğraflarımı seviyorum
en çok onlara bakıyorum...en çok onlar bırakıyor izlerini düşüncelerime
bildiğim çok şey var bilinmez yanlarına dair..bilmediklerimse hakkında;herkesin biliyor olduklarından ibaret...
sınırlarına dahil olduğun fotoğraflarımı seviyorum
elimi uzatsam donuk bi kareden ötesi var bulunduğun yerde
daha derin bulunduğun yer..daha benden bi yer sanki..
hüzün var..huzur var..yalnızlık var..kendine özgü kalabalığın var...
tüm fotoğraflarımda ol istiyorum
olmayı istediğin yer olsun onlar.
olmayı istediğin için ol...

agst'09

2 Ağustos 2009 Pazar

ne işim var benim bu dün'yada ?



"burda ne işin var ?" diye sordu 'biri

ne işim vardı burda, hiç bilmediğim bi yerlerden gelen bu çok bilindik ses bi tarihin çöküşü gibi yer açıyordu daraltılmış yaşamsallığımda.. nefes aldığımı hissettiriyordu..konuşabildiğimi, artık çok seyrekleşmiş de olsa.. acıktığımı..susadığımı..yaşamsal belirtilerimi kabullendiriyordu biraz..farkettiriyordu..
burda bulunuşum nedendi..neden gitmeye bu kadar hevesliyken, bu kadar kalıcı kılınıyordu yer edinişim yeryüzünde ? ...sebep aramak aklımdan geçmiyordu herhangi bi soruya yanıt olsun diye..bi sebep gerekmiyordu çünkü ani ölümler için bile.. aklımdan geçenler, ince beyaz boynuna ipi geçirilmiş düşüncelerimin özgür kalmış yanı..bu yanıma sımsıkı sarıldığım için burda bi işim olamaz sanıyorum... sıkça hatırlatıyorum kendime..hergün biraz daha sık..hergün biraz daha seyreltip kalp atışlarımı... ve biri hep soruyor içimin derin sularından bana
hiç bilmediğim bi yerlerden gelen çok bilindik ses ;
"burda ne işin var.. ? "

ne işim vardı gerçekten burda
burası dünya mıydı adını insanların iki heceden ibaret koyduğu..yoksa kazananların kaybedenlere her yeni gün yeni savaşlar açtığı bi kan meydanı mı...
neden uzağa bu kadar hevesliyken bu kadar yakın ve evcil kılınıyordu yer edinişim yeryüzünde..
sizler beni anlamamalısınız..içinizden herhangi birinin akıl sınırlarına girmemeliyim..henüz çok erken bi zaman, benim anlaşılıyor olarak yaşamam için.. içinde "yalnızlık" kelimesi geçmeyen bikaç cümle yazabilmemin artık ne kadar da yapay ve eksiltilmiş geldiğini bana, elinden tutulabilecek bütün olurlarını ve olasılıklarını ihtimallerimin, nasıl serbest bıraktığımı anlamanız beklenemez tarafımdan...

ben aslında yalnızca, düşlerimde yarattığım siyah papatyaları sulamaya geldim dünyanıza...


...gidişim, sandığınızdan daha koyu siyah ve daha erken olacak..



2 agstos 09
22:46