21 Ocak 2009 Çarşamba

hiç

seviyorum kendime uzak duranı
zarar vermediklerimi henüz
hala duyulabilir ve hissedilebilir olanı
yağmuru mesela..
suyu...
karanlığı...

düğümlendim kendimin biyerlerinde

insanları okuyorum
sayfaları izliyorum
dinliyorum da ara sıra..
ne yapmaya çalıştığımı bilmiyorum
çok ağır düşünceler hepsi..takılıp kalıyor bi yerlerimde
bu yüzden yavaş yol alıyorum hep..geç uyuyup erken uyanıyorum
hızımı kesiyor sanki
yolumu değil ama...

yazmakta zorlanıyorum artık
yazamayacak kadar iyi tanıdım insanları

ağrı dinmesin istiyorum hiç
ne kadar saf bi yanı varsa o kadar ağrır ruh
o kadar temize çıkar.bir o kadar yüzeye...

gerçek mutluluk belki de hiç olmayan bişey...



21 ocak'09

14 Ocak 2009 Çarşamba

oda

ben bu hayat denen odalardan gidiyorum...

üç gündür eşyalarımı topluyorum..
o kadar çok saçılmış ki herşey içimin odalarına...odalarım o kadar sıkı kapanmış ki üstüme
üç gündür kilitlerimi söküyorum ben, kilitlerimi kırıyorum
gidebileyim diye biraz olsun kendime...

ben günlerdir gidiyorum..
hayatı sevmediğimden değil,
yaşamak güzel yaşamak sevilesi...çünkü az...çünkü yeniliyor hep kendini, iyileştiriyor öldürdüğü kadar da...
ben acıyı da yanımda götürebildiğim için gidebiliyorum...
yoksa bir adım kıpırdamazdım bu hayat odasından...
insan acılarını azaltmak için değil beslemek için yaşamalı
eksik kalmış demektir acısı tükenen insan... azalmış demektir,
ben bu hayat denen eksikliklerinizden, içsel kuralcılığınızdan gidiyorum... azalmadan henüz...
azaltmanıza izin vermeden
henüz kabuk bağlamamışken ve kan kaybından da ölmemişken...

gittiğimi anlamak için acısı olmalı insanların
hayata uzak olmalılar biraz...bazen de yakın...en içinde bi yerlerde..
günlerdir gidiyorum kendimden kendime...kendimden bir diğerine
karar verdiğim için mutluyum
ben bu hayat denilen kurgudan kopuyorum...
varlığıma nedensizlikten belki
belki varlığıma yüklediğim sonsuz sebeplerimden...
acıyan yanlarımı besleyecek bi çift göz bulamayışımdan,belki acıyan yanlarımın eksilme korkusundan...
günlerdir düşünüyorum
yıllardır düşüyorum..
her geçen gün biraz daha yaşama bağlanıp biraz daha yalnız olabilmeyi
her zaman yaşanır kılınmayı ölümcül olanların içinde
ardından baktıklarımın, içinden de geçebilmeyi.
ben bu hayat denen kurmacadan gidiyorum...
hayat denen düzenbazlıktan...
bütün odalarından bir bir gidiyorum...

her an düşünmeye yetecek kadar yaşanmışlığım ve yüküm var
her an ağlamaya yetecek kadar acım
ben günlerdir bunları topluyorum, bu dağınıklığı bozuyorum
gidebilmek için
götürebilmek için beraberimde her neresi olursa olsun...
yeterki azalmasın en ufak parçası...



14 ocak'09

12 Ocak 2009 Pazartesi

yağmur sesleri

bir odadan..bi evden..bi düşünceden
birinin içinde yer edinmişliğimden
"ben gidiyorum" larıyla başladı yolsuz yolculuğum
giden ben değilim
öznem yok..giden içim
giden suyumun bulanıklığı
durulmuşluğu..sakinliğim...

hayat bu kadar insan çoğulluğuna aitken,
sığdırmayı deniyorum kendi tekilliğime
çoğalmayı istedikçe yarılarken içimin kırılganlığı beni
giden ben olmadım hiç
giden ben hariç ne varsa taşıdığım üzerimde...
keşke biri görebilse artık dediğim
keşke dedikçe görünmez kıldığım kendimi,
bir öncekinden biraz daha da fazla..

zamanı gelmiş bi tümceden düşüyorum
çocukken düştüğümüzde kanayan dizlerimizi sarmaya benzemiyor pek bu...

benim hayata tutunmam,
senin kendine tutunmandan daha zor
bi farkındalık var herşeyden önce
bu en ağır yönü farkederek yaşıyor olmanın
ama en ayakta tutan aynı zamanda...
dinliyorum bi yandan yağmuru
ve mutlu oluyorum hala duyabildiğim için...
yanıma gelip otur desem sana...oturup konuş benle ...
kırılacak belki tüm direncim..sen ben olacaksın,ben başkaları..
karışıp gidecek düşüncelerimiz birbirimizin varsayımsal yokluğuna..
burdayım, hep kalmak istediğim yerde
şimdilik bırakıyorum kendim hariç ne varsa bu boşlukta...
yeter ki duyulmasın yağmurun kesildiği..
anlat yeter ki....

az kaldı..yağmur dinecek az sonra...
kimse defalarca gittiğimi farketmeyecek..

1 aralık'08