14 Ocak 2009 Çarşamba

oda

ben bu hayat denen odalardan gidiyorum...

üç gündür eşyalarımı topluyorum..
o kadar çok saçılmış ki herşey içimin odalarına...odalarım o kadar sıkı kapanmış ki üstüme
üç gündür kilitlerimi söküyorum ben, kilitlerimi kırıyorum
gidebileyim diye biraz olsun kendime...

ben günlerdir gidiyorum..
hayatı sevmediğimden değil,
yaşamak güzel yaşamak sevilesi...çünkü az...çünkü yeniliyor hep kendini, iyileştiriyor öldürdüğü kadar da...
ben acıyı da yanımda götürebildiğim için gidebiliyorum...
yoksa bir adım kıpırdamazdım bu hayat odasından...
insan acılarını azaltmak için değil beslemek için yaşamalı
eksik kalmış demektir acısı tükenen insan... azalmış demektir,
ben bu hayat denen eksikliklerinizden, içsel kuralcılığınızdan gidiyorum... azalmadan henüz...
azaltmanıza izin vermeden
henüz kabuk bağlamamışken ve kan kaybından da ölmemişken...

gittiğimi anlamak için acısı olmalı insanların
hayata uzak olmalılar biraz...bazen de yakın...en içinde bi yerlerde..
günlerdir gidiyorum kendimden kendime...kendimden bir diğerine
karar verdiğim için mutluyum
ben bu hayat denilen kurgudan kopuyorum...
varlığıma nedensizlikten belki
belki varlığıma yüklediğim sonsuz sebeplerimden...
acıyan yanlarımı besleyecek bi çift göz bulamayışımdan,belki acıyan yanlarımın eksilme korkusundan...
günlerdir düşünüyorum
yıllardır düşüyorum..
her geçen gün biraz daha yaşama bağlanıp biraz daha yalnız olabilmeyi
her zaman yaşanır kılınmayı ölümcül olanların içinde
ardından baktıklarımın, içinden de geçebilmeyi.
ben bu hayat denen kurmacadan gidiyorum...
hayat denen düzenbazlıktan...
bütün odalarından bir bir gidiyorum...

her an düşünmeye yetecek kadar yaşanmışlığım ve yüküm var
her an ağlamaya yetecek kadar acım
ben günlerdir bunları topluyorum, bu dağınıklığı bozuyorum
gidebilmek için
götürebilmek için beraberimde her neresi olursa olsun...
yeterki azalmasın en ufak parçası...



14 ocak'09

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.