15 Aralık 2008 Pazartesi

soyut ölüm


size soyut olan bir "ben"i göstermek isterdim..
bildiğiniz somut doğumumu,bilmediğiniz soyut ölümümü...

içimde bir atın kırılmış ayakları var...
içimi hanginiz vuracak ?

1 Aralık 2008 Pazartesi

yüklem

kelimeler oynamak içindir,
ve bazen...
sadece bir yüklem hatası kalır ellerinde...
sözlerin uçsuz bucaksızken,
gözlerimin içini okuyan gözlerinin,
ilk önce yarı hatalı yükleminden geçer yolu düpedüz...

çivili kelebekler

biliyordun seni bırakamayacağımı..
ve bu yüzden arkan dönüktü yüzüme.....
ve...rahat soluyordun
dünü
bugünü
yarını...

elime uzun zamandır kalem almayışım,
hastalıklı bir sessizliğin kırılma korkusuydu,
çünkü kalemi her elime alışım
acıdan mikroplar saçmaktı son kalan boşluklara...
ve...ölümcül bir hastalıktı "biz"imkisi
birinin tedavisi, diğerinin ölümü olacaktı..
ne ölünüyordu birlikte, ne de yaşanıyordu..
biliyordun seni öldüremeyeceğimi...

ellerim küçüldü..yazdıkça...
yazdıkça,yaşamayı unuttum,harflerden çıkıp gelmemen için...
gittiğin yeri öyle uzak seçtin ki
haritada adı geçmiyor.

biliyordun sana da birşeyler yazacağımı..
susarken aslında,en büyük gürültüydü ruhum ruhunun yanında...
şimdi tam zamanı, uçmayı unutup, bana dost olmalı
duvarda çivili kelebekler...

oysa,ölümü geciktirmek için giyinmiştim
tüm büyük beden gülümseyişleri...

18 temmuz'06

su rengi

...yazıyorum
yazıyorum...çünkü;
anlatacaklarım var kendime...
içimde kurulup giden
olması gerekenden öte bir düzen-sizlik var iklimimde...
buz soğuğu,
su rengi,
dilsiz çığlığı,
düşüm...
tanıdık yabancılarımı ağırladığım...


9 ekim'06

farkındalık

senin bitmek bilmeyen tonların var renklerinde
yeşilin var, mavilerin var
bende pek olmayan...
dünyaya alışamamışlığımdan belki henüz dünyayı kavrayamamışlığımdan.
senin gidilecek yolların yolculukların var hep biryerlerden, bir başka yerlere
kalıcı ikametlerin var...benim içsel yolsuzluklarım...

inanamazsın gördüklerine bende
bir bakarsın mutluyum çocuk gibi
kendimi kandırış şeklim bu..
bir bakarsın ölü gibi soğuk heryerim..öldüğümden değil de ölmekte olduğumdan belki...
bilmezsin..bilmen beklenmez tarafımdan..
bir bakarsın unutmuşum herşeyi, dağılmışım her bi köşene..
sen..ben..biz ellerimden gitmiş
ne varsa bölük pörçük ya da tam olan
hepsi dağınık kalmış
sonra toparlanmış aniden,
herşey yerli yerinde...

bakmışsın evcilleşmişim avcunda,
bakmışsın evsizleşmişim...

senin uzayıp giden cümlelerin var hep
benimse sadece üç noktalarım...
bi bakmışsın yetişmeye çalışıyorsun
bi bakmışsın geçip gitmişsin yanımdan farketmeden
ilerde mi geride misin bana
erken mi geç mi kaldık duraksamak için...
bilmeyiz bunları hiç
bilmen beklenmez tarafımdan...

inanamazsın gördüklerine bende...

inanmak istemezsin..




25 kasım'08

yeniden geliyorum dünya'm a...

bu kadar duyulmazlığı kendime ses edindiğim
dünyama yeniden geliyorum..
uzun yollardan geçtim
çok kısaydı bazen de, çok fazla öz...
ne çok dar sokak varmış geçmediğim
ya da geçmeyi unuttuğum koşarken..
dönüp bakmayı unuttuğum içinde düşerken...
ne çok yara varmış düşüncelerimde kanamasını hala durduramadığım..


ne çok çıkmaz yolu varmış düşlerin,
ne kadar derin bi sonu...görünmeyen...
ne kadar da güçlü kılıyor insanı hayal edebilmek hala
hayali ebedi kılabilmek
bunca hayalsizliğine rağmen düzenin...
geçip gidebilmek içinden kapalı kapıların...
kimseye belli etmeden sevmek...sonra unutmak...
güzelmiş cesaret
güzelmiş korku...
bu kadar bakan ve görmeyen gözler arasında
bu kadar net seçebilmek hayatı...
hayatın hatalarını
sert kalıntılarını
detaylarını...
kör olmak bile zaman zaman
anlamak, yakmak karanlığın ışığını
öyle güzelmiş ki...
tutarsız bi dengeyi solumak
içine çekmek yokluğu...
öyle güzelmiş ki yalnız doğup yalnız kalabilmeyi başarmak..az çokluğun içinde..
kimseye dokunmadan
ve ıslanmadan kimsenin zihin yaralarında
kendine yürümek
kendinden yola çıkıp...
güzel...miş...

çok güzel...

30 ekim'08

ruhsuz

ruhsuz değilim beni ruhsuz zannedenler..
içimden birden fazla ben geçiyor sadece
gördüğünüzle yetinmek nasıl da kolay
göremediğinizle boy ölçüşememek?
nasıl da anlamlı geliyor size sadece önünüze sunulanı hayatın...
nasıl somut ve sığ yaratıldınız böyle..
sadece bakmayı becerebilecek kadar?

anlatmadan anlaşılmak bu kadar mı zor
bu kadar mı kelimelere hapsoldu his.
önemsemiyorum insanları !
sevememeyi öğrendiğimden beri çünkü,
kendimden kendimi doğurmayı becerebildim ben hayatın biyerlerinde..
ölümümü bile kendim belirleyebilmeyi umuyorum..

güven hiçe sayıldı..aşk hiçe sayıldı..söz..akıl..düşünce..ruh...
sonra bir bir hepsi...
hiç soru sormadığım ve içimden geleni yaşadığım için belki..
belki sizin kadar tutamadığım için yaşanmışlığı ve yaşanılası olanları kapalı kutularda
kural tanımazlığımdan,inanç tanımazlığımdan belki
bu yüzden ruhsuz ve basit bi mizacı var varlığımın size göre ?

kendime bakıyorum....bakmayı seviyorum...yansımayı...
biliyorum ki içime bakabilen bir çift göz yalnızca benimkiler
ve bakmaya doyamıyorum böyle zamanlarda derinlerime...
küçük görünmek güzel bazen ufak görünmek güvenli
küçük parçalara ayrılmak kendinden...
küçüklüğün erdeminde bilinmezliği oynamak...
kimseden beklentim yok
kimseden umduğum bi insan-lık
ben duvarlarımı ördüm
görebilene en saydam, el uzatana en katı...
söz yalan...akıl yalan..düşünce yalan..
ruh canlı...
yazacak çok şey var...
okuyup anlayacak çok az kimse...

sen!
bunu okurken ve küçülürken biraz daha kendi mat düşselliğinde
benim sadece ve ancak kabuğuma dokunabildiğini
anlamış olabileceğini yine zannetmiyorum...

27 eylül'08

hergün biraz daha gidiyorum insanlardan...

farkında mısın bilinmezliklerin
acaba hiç içinde oldun mu
boylu boyunca battın mı sığlığın içine...
hergün biraz daha düşünüyorum ben
bunu ve bunun gibi düşünmeyi unuttuklarımızı
kendimden başlayan yollarımı
kendimde bir çıkmaz sokağa vardırıp seviniyorum
bende başlayıp bende bittiğim için
bazen de acı geliyor
biz olamamanın verdiği şekersiz reçel tadı..
biliyorum zaman çok sıvı
çok kolay buharlaşıyor elin değiyorsa eğer..
ısıtıyorsa birileri..

hergün biraz daha gidiyorum insanlardan
hergün biraz daha en uzağa...
ve bu gidişleri sevmiyorum


...17 eylül'08

kırılgan

...işte herşey bu yüzden...
bu yüzden dağınık hep yüzüm...
gökyüzüm
bu yüzden silik sınırlarım...
bu kadar görünmez...
sebebi bu bütün bulutlanmalarımın
bu yüzden kelimeleri seçişim her seferinde
yapaylığın içinde özümden verişim...
sığ sularında derine batışım hep...
bu yüzden işte içimdeki yok varlığın...
yaşanmışlığın içinde kendime çıkan
yas değmemiş bi yol arayışım..
işte bundan taze hep varlığı, acıtan kesiklerimin
bu yüzden bu kadar kusursuz yalnızlığım...
kimseye anlatamadığım hikayenin kendisi oldum..
bu yüzden uzağıma gidecek hep birileri
bu kırılganlıktan hep saçılması içime
toplanamayan binlerce parçasının...içimin...
işte herşey bu yüzden.


kendime...
13 eylül'08

mülkiyetsiz

kendimi ağlatabilirim istediğimde
bu o kadar kolay ki

ışığım sönsün
karanlığım yansın
ben buyum
mülkiyetsiz düş...

16 ağustos'08

çamur ağlayan kız

gitti birer birer
sayamadığım kadar hem de
yürüyerek gitti...

bilmez misin hiç bilmemenin vahimliğini?

yalnızca
kenarında köşesinde kalmış
çamurlarını ağlıyorum hayatımın...
yağmur başlayıncaya dek bulanık düşler
sonra herşey su...

13-02-08

yağmuru bekleme odası

dünü bugünü ve yarını..
şu an gibibir kenera itebilirsem
istediğim mevsim yaşanır mı hep
ve gücüm yeni bir iklim yaratmaya yeter mi çarşafların arasında...
yeterince kurak ya da yeterince soğuk?

telefonun ucundan"upuzak"lara uzanan ses gibiyim
ve ben hızla giderken diğer uca,
üzerime konan kuşları incitmemek adına
hep yarı yoldan dönen,
umutsuzca kapatılan ahizenin ardında kesilmiş bir hat gibiyim...

orası ya da burası?
orada ya da burda olmak...ne fark eder.. ?
birkaç sandalye var içimde,birkaç balkon...
ve ipe dizilmiş en kolay zorlukları hayatımın.

ben içinde bulunduğum yerde doğmuşum meğer
burda sulanmış kurutmayı göze alamadığım herşey...
istersen görmeyi görebilirsin elbet
oturup içimde bir sandalyeye, ya da ayakta
uzaklığımı mesafesiz...adım adım...yürümeden de hissedebilirsin
ne kadar dahil olduğunu içime...
burası ya da buranın çok uzağı
önemli olan bir portakalın tadıyla mutlu olmak
burası içimdeki en kalabalığım
burası yağmuru bekleme odası...


11.02.08