23 Ocak 2018 Salı

kalem






Eğer bir kalem için hikaye yazılacaksa, bu çok vefalı bir davranış olurdu kanımca. Hep kalemler hikayeyi yazar çünkü. Herşey onların sorumluluğundadır sanki. Ama bu iki kalem için durum başka.Yıllar sonra biraraya gelmiş, ayrı düşmüş de sonradan kavuşmuş, birbirini çok iyi tanıyan kalemler çünkü bunlar. Hikayenin baş kahramanı babam(yani kırmızı olan kalem) ve ben (yeşil olan kalem) Çok uzun yıllar önce Bakırköy meydanında açılmış bir tezgahta başlıyor hikaye. 

İşte çok uzun zaman önce o gün, babamın elinden tutmuş yürüyorum. Bir tezgah çıkıyor karşımıza. Daha zevkle ders çalışayım da büyük insan olayım diye bana renk renk kalemler alan babam bir yenisini daha almaya kararlı. Bir bana, bir kendine. Çünkü o benden daha çocuk. Çok büyük, hatta benim için dünyanın en büyük adamı olmasına rağmen...birlikte büyüyoruz yaş kaygımız olmadan. Neyse ben yeşili beğeniyorum o da kırmızıyı... İşte o gün o iki kalemin yolu hem ayrılıyor, hem birleşiyor. Yeşil kalem benim okul çantamda, sonrasında üniversite yıllarıma kadar eşlik ediyor hayatıma. Öğrencilik bitiyor ve iş hayatımda da yanımda yeşil kalem. İlk istifamı onunla yazacakken ucu bitiyor birgün... Kırmızı kalem ise genellikle babamın gömlek ön cebinde dünyanın birçok ülkesini geziyor. Her zaman için döndüğü yer ev.. Görmüş geçirmiş, tecrübe edinmiş kalem kırmızı renkte olan kalem. Anlatacak şeyleri vardır hep diye düşünüyorum. Sonraki yıllarda aynı evde olmalarına rağmen aynı cebe, aynı çantaya düşmüyor yolları hiç. 2016'da gidiyor kırmızı kalemin sahibi bu dünyadan... 
Bugün, yıllar sonra bu kırmızı kalemi, kutusundan alıp yeşil kalemimin yanına koyuyorum....




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.