12 Haziran 2009 Cuma

yalnız +1

içindeki yalnızlıkta bana ayırdığın yeri seviyorum en çok..kendimi en çok yalnızlığa yakıştırıyor oluşumdan bu belki..en güzel bunu taşıyor oluşumdan üzerimde..alışkanlıktan ya da...

belki o kadar gözle görülür miktarda azalttığımdan artık dünyadaki varlığımın yerini..belki bir o kadar kendime sığamayıp taşıyor oluşumdan senin yalnızlığına...

büyüyor içim sanki
sanki yapamayacağım şey yok
kazanamayacağım büyük savaş..aşındıramayacağım uzun yol..sanki bulamayacağım kayıp, alışamayacağım acı....yok sanki..
sanki herşey bitmiş herşey bittiği kadar başlamış ardından
sanki içimde ölen bi doğum var..sonsuz olan herşeyin sonlandığı gerçeği gibi.
bu kadar güçlüymüşüm, bu kadar ben'mişim...bilmediğim bi tek buymuş işte...ben olduğun..

dilsiz olduğumu, konuşamadığımı, delirdiğimi... düşünebilirler, beni okumamış ya da bikaç cümleme rastlamamış olanlar..
bulunduğum yerlerin yolsuzluğunu, yordamsızlığını görebilirler ancak..önemi yok benim için.."önem" denen şey de yok..tüm nitelikleri kurduğu düşle orantılı insanın..
insan..? kendiyle bile orantılı değil..

bu kadar hızla koşarken bu kadar sabit durabildiğime göre belki de içimdeki yolcusuz yolsuzluğa sebep benim..bu kadar çok ben oluşum.

çok kolayken aslında pencerenin odaya doldurduğu rüzgar kokusuyla bile mutlu olabilmek,
çok da kolay değil odana rüzgarı alabileceğin bi pencerenin olmaması.

rüzgar tersden esiyor, bu yüzden bu kadar yakınımdasın...
ortasından bi yerinden döndük hayatın, hayata başladığım nokta bulunduğum noktadan çok daha yakın şimdi..tek yönlü bi yolun ters yönde gideniyim ve sırf bu yüzden o kadar benzemişim ki kendime..o kadar benzemeye başlamışsın ki kendime...hiçbiyerden gelip, hiçbiyere gider gibi rüzgarsı attığım adımlar..

hala sahip olmayı sürdürdüğüm bi geçmişim ve gelemeyeceğim var en kötü ihtimalle... hiçbişeye veya çok şeye ihtiyacımın olmadığı, küçük kağıt parçalarına yalnızca anlık yaşamlarımın hikayelerini yazıp, okunmamak üzere sakladığım yer...

içindeyken kaçmayı istediğim.. uzağındayken sığınmayı özlediğim..en güzel uyuduğum, en güzel uyandığım, en çok düşünmeye ihtiyaç duymadığım yer

yalnızlığından bana düşen pay

bana ayırdığın yer...
...
Yasmin Levy-Naci En Alamo

kendime

kurguladığım hayat
yorumladığım dün
umursamadığım yarın..
bazen hiç..bazen çok şey..bazen...
sadece kendimden ibaret..
yeni bir kitaba başlıyorum bugün..yine bitirmemek üzere

saklı bi hikaye gibi okunmamış sonlarıyla bikaç sayfasını hep ayırarak kendime..
hep kendime...
kendime..
kendime.
kendime.

11 Haziran 2009 Perşembe

kendimin üstesinden gelmem gerek

geceyi bu kadar sevmeden önce gündüzü anlamam gerekirdi belki
şimdi hep ay'ı görüyorum ışık verebildiği günlerde, oysa gökyüzünde biçok insanı ısıtabildiği söylenen bi güneş de var.
her ne eksiltilmişse, her ne gitmişse benden
önemi var mı çok?
boşlukları kendimle doldurmakta ustayım ne de olsa
heryerim kendimle dolu..ne kadar kişisel..ne kadar narsist.. ?
ne de olsa su sanıldığı kadar berrak değil !

izlemediğim çok film var izlemiş olduğumu söylediğim..izlemekle bitiremeyeceğim kadar çok belki.
ama hep çantamdalar en ön gözünde, hep her an izlemeye hazır ve hep belli bi dakikadan sonrası çizik olduğu için sonunu göremediğim..
senin hangi sahnenin hangi karesinde bana dahil olduğunu bilebilir misin..ya da benden çıkacağını.
çiziklerden önce misin sonra mı ? yoksa tam çiziklerimin üzerinde mi konumlandı varlığın.
bulunduğun yerde yeni bir çizik oluşturman an meselesi ?
ve herkesin bir hikayesi var, ya da birden çok.
diplere doğru yol almak kolay, derinde bekleyen bi karanlığa gömmek başını
dizleri yoran hep yokuş çıkmaktır biliyoruz biz bunu...öğretildiği için bize şanslıyız da..
yokuşlarım........
yokuşlarımda yaşanmışlığımın kabuğunu bağlayan kanamış dizlerimin çirkinliğini seviyorum..dizlerimdeki yaraları görebilmekten korkmayan insanları...
kendine gel, kendime geleyim.....ki geldiğimiz yerde gerçek bir "kendimiz" olsun..bunca uzun ve yokuşlu yoldan sonra gelebildiğimiz nokta değsin bişeylere"kendimiz"e..
bazen bi ışık var zannedebiliyor insan başını yastığına gömüp uyuyamamaya alıştığında bile
bişeyler devam etmek zorunda..bişeyleri yaşamaya değer kılabilmek için herşey...
ağlamak kadar acıyı anlatabildiğini öğrendim kahkahanın.
gülerken acıyı nasıl da sırtlanıp taşımak gerektiğini..
cam kırıklarının üzerine bi ruh inşa etmem kolay olmadı
yavaş konuştuğumda bazen,harflerimin arasından kan damladığını görebilirsiniz
bu yüzden.

kendimin üstesinden gelmem gerek..

1 Haziran 2009 Pazartesi

ölümcül



rüzgarın sesini dinliyordum...bi tepenin üstündeydim ayaklarım yerden kesilmeden de uçabiliyordum işte
kanatlara gerek olmadığını gösterebilirdim tüm dünyaya
ağır olan bedenim değildi...rüzgarı bırakıp gitmiyordum hiçbir yere
o getirdi beni buraya..yağmuru yağacağına söz vererek...

istediği kadar bulutlu olsun gökyüzüm
burda kalmayı istiyordum ıslanmak için, yaşamak için...
bıraksaydın eğer ölmezdim belki şimdi.

şu an başarırsak bunu hep başarırız
kimliğini bırakıp gelirsen buraya
bu ıssız tepeye ve bilinmedik bütün fikirlerin kendinden uzağa yol çizip kendinde
kaybolduğu iklime
içinden geçilebilir kılabilirsin tüm matlıklarını,en katı duvarlarını
hatırladığın hatırlamadığın ya da hatırlanmamaya yüz tutmuş ne varsa.
bugün burada yanıbaşımızdayken, yarın kimbilir nerelerde olabileceğine bu rüzgarın
inan yeter ki
varlığıyla hiçbi ağırlık bırakmazken kollarında ve esip geçerken parmaklarına değip, şehirleri nasıl da yıkıp dağıtabileceğine
isterse...
inanç dost..inanç bi o kadar düşman..
görünmez kazası sessizliklerin, en derin en iç kanaması söyleyebileceğin en ufak cümle,
bildiğim tüm dillerin..
inanılmayı beklemek inanmaktan daha zor..
inanmak... inanılmayı gerektiren bi cam kırığı içime..

rüzgarın sesini görüyordum
yakın bi yolun en uzağında koştuğumu düşünerek hep..ellerim açık,saçlarım ıslak yüzümü kapatıp korurken kimsizliğimden kimliğimi..
ağır olan bedenim değildi
rüzgarı unutup gitmiyordum hiçbi yere
o getirdi beni buraya yağmuru yağacağına söz vererek..

istediği kadar kaçsın uzağa düşüncelerim
istediği kadar saklansın içim içinin kuytularına
burda kalmayı öğrendim
durulmak için...

kurtarsaydın eğer beni düğümlenmiş düşlerimden
bu kadar ölümcül olmazdı belki yolculuğum...