Bu yazı ölüm ve intihar içermektedir
Rahatsız olanların okumamasını öneririm…
Arapça “Nhr” kökünden türeyen ve “ölüm kararı alma” anlamına
gelen bir kelime “intihar”
TDK'da ; kendi yaşamını tehlikeye sokacak aşırı bir davranış ya da eylem" olarak tanımlanıyor.
Yaşayarak ölümü tehlikeye sokuyorsak peki?
Ölüme gidiş, aşırı bir davranış- eylem olarak tanımlanıyorsa, bunun tam tersi olan doğum da aşırı bir davranış ya da eylem mi?
TDK'da ; kendi yaşamını tehlikeye sokacak aşırı bir davranış ya da eylem" olarak tanımlanıyor.
Yaşayarak ölümü tehlikeye sokuyorsak peki?
Ölüme gidiş, aşırı bir davranış- eylem olarak tanımlanıyorsa, bunun tam tersi olan doğum da aşırı bir davranış ya da eylem mi?
İnsan doğumunu yönlendiremediği için ölümünü yönlendirmek
istiyor olabilir pekala. Çünkü doğduğu andan itibaren yönlendirmeyi ve iktidar
kurmayı sever insanoğlu. Daha bir bebekken sevdiği mamayı yemek ister, istediği
zaman kendisiyle oyun oynansın ister, okul hayatında saçlarını kendi beğendiği
gibi yapmak ister, disipline gitme pahasına da olsa kuralları yıkmak ister,
istediği bölümü bitirip, istediği üniversitede okuyup, hayal ettiği mesleğe
sahip olmayı ister, düşlediği kadar para kazansın ister, hayalindeki kişi ile
evlenmeyi ister, çocukları olsun ister, çocuk olur bi çocuk daha ister, işi olur terfi ister, tabi
bunları isterken yine bunlara dair yönlendirebileceğine inandığı milyarlarca dünyevi şey ister…ister..ister…
Mal mülk maddiyattan tutun da manevi olarak da hep
doyumsuzdur insan. hep ister…
Peki tüm bunları isterken ve isteyip başarabildikleri için
alkışlanırken, ölümü istemesi neden garip ve acizce karşılanır?
Ölüm bir çeşit boyut değiştirmekse, istenildiği zaman istenildiği
yerde bu yolculuğa çıkma kararı almanın nesi gariptir? Bir insan yanmak,
boğulmak, trafik kazası geçirmek, yaşlanıp yatağını kirletmek, depremde binalar altında ezilmek, cinayete kurban
gitmek, terör saldırısında parçalanmak, savaşta kurşun yemek, kalp krizi geçirmek, alzheimer olmak istemeyebilir. İntihar etmeyen kesim bu saydığımız veya benzeri sonlardan biri ile hayatını noktalayacaktır muhtemelen. Buna mecbur mudur? Ölüm kararı vermek neden acizlik olarak tanımlanır?
İntihar kararı almak için bu dünyada bir nevi arabeskimsi
acılar çekmiş olmak şart mıdır?
İnsan sabah uyanıp duşunu aldıktan sonra kahvaltısını yapıp,
çayını-kahvesini yudumlarken, en rahat koltuğuna uzanıp, sevdiği bir filmi
izlerken huzur içinde bir kutu ilaç içip ölmesi mümkün değil midir? Bu acizce
midir?
Hiç düşündük mü aslında yaşamanın acizlik olabileceğini?
Kaçımız bilinmeyen bir boyuta geçmeye cesaret edebilir ? (Bırakalım boyut değiştirmeyi, tek başına şehir değiştirmeye
cesaret edemeyen insanlar yaşıyor aramızda ! hangi acizlikten, kime göre
acizlikten bahsediyoruz :))) !!!
Farzedelim intihar kararı aldınız. (Farzederken bile
hoşunuza gitmiyor değil mi:) Bu kararı gerçekleştireceğiniz anda aklınızdan
neler geçecektir? İlk önce acaba acı çekecek miyim? (insanoğlu ölüme giderken
bile egoist ve bencildir çünkü, kendini düşünür) Acı çekme düşüncesinin
sonunda, dünyevi düşünceler yerini alır…
-Ben öldükten sonra eşim başkasıyla evlenir mi?
-Çocuklarım beni aciz biri gibi hatırlar mı?
-Kızım erkek arkadaşıyla öpüşür mü? Eve kaçta gelmeye başlar
kimbilir?
-Bankadaki paraları harcayamadan gitmek?
-İş arkadaşlarım arkamdan kimbilir neler der…
-Köpeğimi sokağa atarlar mı acaba?
-Keşke o görmek istediğim ülkelere de gidebilseydim…
Ve daha milyarlarca dünyevi düşünce… insan bunlara bir cevap
bulamadığı ve bunları ölümünden sonra yönlendirme gücünü kendinde bulamadığı
için intihara cesaret edemez. Elbet birgün ölecektir bunu bilir. Ama öleceği
güne kadar bunları ve hayata dair binlerce gereksizliği çözümlendirebilecek
olma isteği gibi imkansızca bi kısırdöngüye kapılır gider. İşte bu yüzden bir
çoğumuz “acizlik” diye adlandırdığımız intiharı aklımıza bile getirmez, gerçek acizlik olan hayatın içindeki
kısırdöngüde, her tarafımız kırışıp, hasta yataklarımızda inleyerek kalbimiz duruncaya dek yaşamayı tercih eder, bunu "huzurlu vadeli ölüm" diye tanımlandırıp, altımıza işeyerek ölmeyi marifet biliriz. Ölüm kararını tekelinde tutan
insanlara da kaba tabirle bok atarız ! Ölümün yaşı ve sırası olduğuna inanırız. "Allah sıralı ölüm versin" diye dualar ederiz. (Neyin sırasıysa bu...) Biri öksürür tıksırır, hemen "çok yaşa" deriz. Aramızda hala yaşamakta olanları över, “dirayetli
insan” diye yüceltiriz. Hele bu insan sıkıntılı bir hayat yaşıyor ve hala da nefes alıp veriyorsa iyice yüceltir, kendisini acılara göğüs germiş başı arşa ermiş filozof adayı olarak benimseriz. Öldürmeyen acı güçlendiriyor ya hani, güçlenmeyi dünyada
daha uzun süre kalabilmek olarak algılarız.
Ben intiharı düşündüm mü?
Hiç düşünmedim.
Bunları intiharı hiç düşünmemiş biri olarak yazabiliyorum.
Hiç düşünmemiş olacak kadar aciz miyim peki?
Ölüm kararı almak (boyut değiştirme kararı almak) fazla
düşünülecek bir şey değildir. ben yukarıda saydığım dünyevi değerleri de düşünmeyen biriyim zaten. Bana sorsalar kimse de fazla düşünmesin derim.
Eğer garantisi olsaydı, öldüğünüzde çok sevdiğiniz ve
özlediğiniz hayata-kişilere kavuşacağınızın? Köprülerde atlamak için sıra
oluşturan insan kuyrukları görürdük muhtemelen. ölüm yolculuğuna çıkmanıza
uygun ilaçların satışları artardı eczanelerde.
İşte cevap bu kadar basit.
İnsan bilinmeyenden kaçar.
Garanticidir ! Bencildir !
Bu yazıyı okuyan ve yakın-uzak çevresinde intihara teşebbüs
etmiş kişileri tanıyanlarınız mutlaka vardır… Onlara bir de bu açıdan bakın. Ölüm
kararı sadece bir şeyleri bitirmek, sıkıntıları sonlandırmak veya birşeylere “dayanamadığı
için” başka boyuta gidiş kararı almak değildir.
İntihar kararı gayet bilinçli, sakin koşullarda da
verilebilir.
Yeni bir eve taşınırken, yeni bir yaşa girerken, aşık olup evlenirken,
iş değiştirip terfi ederken ve bunlar gibi hayatında yeni kararlar alırken
tebrik edilen alkışlanan insanoğlunun, ölüm kararı aldığında basite
indirgenmesi, ayıplanması ve “intihar edeni Allah bile affetmez cehennemde
yanar” şeklinde dinsel açıdan bile yargılanması doğru mudur?
Peki yaşam affedecek mi bizleri?
Hala yaşıyorsak bu işte bir acizlik olabilir.
Lütfen intihara (ölüm hakkına) saygı…
"Sadece,canım isteyince ölmek elimde olduğu için yaşıyorum: İntihar fikri olmasa, kendimi çoktan öldürmüş olurdum."
/ Emil Michel Cioran
"Sadece,canım isteyince ölmek elimde olduğu için yaşıyorum: İntihar fikri olmasa, kendimi çoktan öldürmüş olurdum."
/ Emil Michel Cioran
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.