13 Mart 2015 Cuma

fotoğraf ruhsal mazoşizmdir

...önce boyama kitaplarındaki içi renksiz boş çizimlerin "neden öyle değil de böyle" düşünceleriyle, basit sorgulamalarıyla şekillenmeye başlıyor herşey. ortada bir boyama kitabı var, bir de ne boyadığını bilmez çocuk. -ya da bilmediğini sanıp da fazlasıyla bilen...- ciddiye alınacak bir durum değil yani. ne kitap ne çocuk...

boyar geçer...denmez de,

büyür geçer...denir hep...

çocuk..boyar..renkli zanneder herşeyi...çocuk büyür..ve geçmez.

çizgiler başlar ardından. şimdi herşey daha kişisel ve daha siyah. çocuk "insan" a dönüşür.
çizgilerin içi daha dolu. çizmek yetmez. hayal kurar insan. tehlike orada başlar işte.

düşlemeye başlamak, düşmeye başlamak demektir. düşerken anlara tutunmak. uçurumdan düşerken kayalara, etinizi yırtan ağaç dallarına çarpa çarpa alçalmak gibi. dibi olmayan bir atlayış bu. etinizin yırtılmasının zevk verdiği bir atlayış. niye düştüm demez insan.nereye düşüyorum da demez. anı yakalayabiliyorsa, anı yaşıyor demektir.

evet fotoğraf etinizi yırtan bir kaya parçası ya da ağaç dalı gibidir artık siz düşerken. ağırlığınız ne kadarsa o kadar hızla düşüyorsunuz aşağıya. bu dünyasal bir alçalma değil ama. dikey süreçle ilerleyen bi film gibi. başladı bitmiyor. bitsin de istemiyor zaten insan.
deklanşöre basıyor... boyama kitabı artık bir vizörün ardından şekilleniyor.

mutlu oluyor insan

acı çekiyor insan

mutlu olmayı sevmiyor insan

fotoğraf çekiyor insan

fotoğraf ruhsal mazoşizmdir. bilirsin ki seni en mutlu eden şey hiçbir zaman tam olarak yetmeyecek.
bugün kaç kare çektiniz?
acılarınız hangi açıda ve yeterince net mi ?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.