11 Kasım 2014 Salı

artık hiçbir koyun kendi bacağından asılmıyor !

günlerdir gazeteye, televizyona, sosyal medyaya nereye baksam gördüğüm tek şey "mavi tık". ve günlerdir üzerini koskoca kırmızı bir çarpı ile çizip, ortadan kaldırmayı dilediğim diğer sanal trajikomik mevzulardan biri oldu kendisi... 50 yaşına gelmiş, 50 yıldır dimdik duran çocuk sahibi adam bile hayatına giren mavi tık ile yıkılmış durumda...yılların yıkamadığını mavi tıkın yıktığı bir bünye... ne ara bu kadar sanal olduk, hangi ara kendimiz bile farkında olmadan bu kadar yalana sığındırdık varlığımızı kavrayamıyorum gerçekten. kavramaya başladığım an delirmeye başladığım an olur büyük ihtimal...bi süre daha iyiyim böyle. birinin karşısına geçip de "evet mesajını aldım ama meşguldüm cevap veremedim-cevap vermek istemedim-canım cevaplamak istemedi" demek ne zamandan beri bu kadar zor bir hal aldı? her alanda özgüveni tavanda olan insanoğlu neden iş mesaja gelince bu kadar ezilip büzülüyor. kolay değil delirmeden bunları kavramak. mesajın kaçta okunup okunmadığını kontrol etmekten, kafasını telefondan kaldırmaya fırsat bulamayan ve tek bir mavi tıkla hayatı başına yıkılabilecek kadar çürük zeminli hastalıklı bir nesilin içinde boşlukta dönüp duruyoruz kendi duvarlarımıza çarpa çarpa. sırf duvarımızın dışındaki sanallığa bulaşmamak adına yükseltiyoruz hergün duvarların boyutunu...bu yüzden ne kadar çok "yalnızım" kelimesi duyuyorum etraftan. herkes yalnız... kalabalık ciddi ve korkunç boyutta. şu ana kadar bu kadar yalnız insanı birarada görmemiştir bu kara parçası olacak küre...diyorum hep. ve ne acıdır ki herkes kendi "kazmadığı" kuyunun içinde...artık hiçbir koyun kendi bacağından asılmıyor! insan kendi ördüğü duvarın dibinde kurtarılmayı bekleyen bi enkaz gibi. zamana ayak uydurabilenin kendini kandırma aracı olup çıkıyor sanallık. telefona gelen "özledim" kelimesini birinin gözlerine bakarak duymak nedir bilemeyen bir enkazla doluyor etrafım. birbirine seni seviyorum diyemeyecek kadar olgun ve gururlu, ama bunu ancak yazabilmeyi becerebilecek kadar da yoğunuz. -bunu da yapamayan var ki o daha vahim- karşısındakinin göğüslerine bacaklarına bakmaktan, cebindeki cüzdanın kalınlığına bakmaktan, gözlerinin içine, yüzüne, düşüncelerine bakabilmeyi unutmuş mavi tık kafası yaşayan bir insan topluluğunun içinde yalnız kalmayı tercih eden taraftayız artık. hiçbişeyin kafasına benzemiyor bu mavi tık kafası. uyuşturucu satışını ve kullanımını yasaklayan bi toplumun, daha tehlikelisini ve içinden çıkılacak türde olmayanını, kendi elleriyle hayatımızın içine ittiği bir hayat...ayılmak mümkün değil ! bugün mavi yarın yeşil, bir sonraki gün sarı... yaşayacağın çok renkli kafalar var daha insanoğlu. ben bunları görüp yaşadıkça, duydukça ve uzaktan da olsa izledikçe, bugün yeniden ve birkez daha, yalnız ama sanal olmayan hayatımda mutlu bir iş gününe başlıyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.