28 Mart 2012 Çarşamba

kentsel ölüm





yine yeni bir tarihimiz yok oluyor. Tarlabaşı ölüyor...
"kentsel dönüşüm" adı altında "kentsel bir ölüm" sözkonusu. insanlar evlerinden çıkartıldı, evler yıkıldı yağmalandı...çocukluğumuzdan beri görmeye alıştığımız, fotoğraflarımıza bıkıp usanmadan yansıttığımız o renkli dokuyu, bizlerin çocukları göremeyecek ne yazık ki...yerini alışveriş merkezleri,lüks yapılar dolduracak. birçok yerde olduğu gibi...
insan, savaş sonrası bir şehirden ölüm sessizliğiyle geçer gibi oluyor Tarlabaşı'nda yürüdüğünde...bir garip hissediyor. cansız taş duvarların ağladığına tanık oldum orda. yokoluş çok yakınınızda gibi geliyor. yaşanmışlıklar çok uzağınızda...
bunun yanısıra sokakta hayatını çöplerden, orda yaşayan insanların verdiği yiyeceklerden sürdüren kedilerin köpeklerin açlığı, terkedilmişliği...orada artık yaşam yok, insan yok...soluk yok.insanların insanlara muhtaç bıraktığı canlılar zor durumda...çoğu aç...çoğu hasta...
ne yazık ki sadece fotoğraflar kalacak geriye..çok da uzak olmayan bir gelecekde...
yazacak çok da birşey yok. yazmak kanamak demek benim için. elden birşey gelmiyor,kan kaybetmekten başka...

28 Mart 2012











22 Mart 2012 Perşembe

ol'mak ve öl'mek



bugün varolan herşey birgün,
şu an bitmiş olan çok şey gibi bitecek diye korkuyorum. korkmak da değil benimkisi. tanımlayamıyorum...

bir rüzgar dingin olduğunu iddia ediyor, bir kelebek çok yıllar yaşayacağını.
insan inanıyor...inanmaya meyilli olduğu için hep. bu meyil bizi toz duman yapan.
insan sonsuzluğu avuçlayacak sanıyor tırnakları sökülürken duyduğu acıyla birlikte bile. bana kendimi anlamlı kılıyorken sen, ben kendime anlamsızlaşıyorum. öylece dönüp duran başı boş laflar gibi herşey...noktadan önce gelen tüm fiiller gibi başım boş...
yazmak ne güzel.kimse anlamayınca çirkinleşiyor harfler oysa. alfabede durduğu gibi katıksız değil hiçbiri. kimse anlamayınca hatalı başlıyor cümleler en başından.
aydınlık bir odaya hapsolmak, karanlık bi sonsuzluktan geçmek...ezberlediğim doğaçlama bir hayat bu yaşadığım.her gün yeni baştan hafızamı kaybediyorum..gayet bilinçli ve hatırlayarak...

dünya sahteliğini savunuyormuş öyle duydum. ben başka yollardayım oysa.herkes yolumu şaşırıyor...
kendini yitirilmemiş sanan ölü erkekler, hırkası sabun kokan yaşlı bedenler, hovarda insanlar, ağırbaşlı insaniyetler, düşkün umutlar, başı dik uykusuzluklar, çulsuz soylular, soysuz dostluklar, ölüme bulanmış nabızlar, betondan yüzler ve özüne kadar sokağa batmış çamurdan kediler sevdim...

ben burada kendimi bekliyorum.yürüyorum hızla, öyle ki gitmemek için.
ol'malı mı şimdi öl'meli mi yoksa ?
ol-makla öl-meyi ayıran sadece iki nokta ise,
üç nokta ile sınırsız kılabilirim kendimi hayata...


23 mart 2012