22 Mart 2012 Perşembe

ol'mak ve öl'mek



bugün varolan herşey birgün,
şu an bitmiş olan çok şey gibi bitecek diye korkuyorum. korkmak da değil benimkisi. tanımlayamıyorum...

bir rüzgar dingin olduğunu iddia ediyor, bir kelebek çok yıllar yaşayacağını.
insan inanıyor...inanmaya meyilli olduğu için hep. bu meyil bizi toz duman yapan.
insan sonsuzluğu avuçlayacak sanıyor tırnakları sökülürken duyduğu acıyla birlikte bile. bana kendimi anlamlı kılıyorken sen, ben kendime anlamsızlaşıyorum. öylece dönüp duran başı boş laflar gibi herşey...noktadan önce gelen tüm fiiller gibi başım boş...
yazmak ne güzel.kimse anlamayınca çirkinleşiyor harfler oysa. alfabede durduğu gibi katıksız değil hiçbiri. kimse anlamayınca hatalı başlıyor cümleler en başından.
aydınlık bir odaya hapsolmak, karanlık bi sonsuzluktan geçmek...ezberlediğim doğaçlama bir hayat bu yaşadığım.her gün yeni baştan hafızamı kaybediyorum..gayet bilinçli ve hatırlayarak...

dünya sahteliğini savunuyormuş öyle duydum. ben başka yollardayım oysa.herkes yolumu şaşırıyor...
kendini yitirilmemiş sanan ölü erkekler, hırkası sabun kokan yaşlı bedenler, hovarda insanlar, ağırbaşlı insaniyetler, düşkün umutlar, başı dik uykusuzluklar, çulsuz soylular, soysuz dostluklar, ölüme bulanmış nabızlar, betondan yüzler ve özüne kadar sokağa batmış çamurdan kediler sevdim...

ben burada kendimi bekliyorum.yürüyorum hızla, öyle ki gitmemek için.
ol'malı mı şimdi öl'meli mi yoksa ?
ol-makla öl-meyi ayıran sadece iki nokta ise,
üç nokta ile sınırsız kılabilirim kendimi hayata...


23 mart 2012

1 yorum:

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.