80li yıllardı… babamın elimden tutup da beni Üsküdar’dan Sirkeci'ye
götürdüğü günlerdi. Sirkeci’de ne yapardık nerelere giderdik
hatırlamıyorum.
hatırladığım sadece, saatçi
vitrinlerine baktığıydı,
benim 2003’den beri her Sirkeci’den geçişte Hayyam
pasajına göz ucuyla bakmaktan kendimi alamadığım gibi.
arabalı vapurda da portakallı gazoz alırdı
bana.
ben o gazozlara hep “sarı su”
derdim.
sarıyı da çok severdi babam.
tuzlu
suları da…
bigün vapurda babamın yanına oturan bir bayana, “bu gemi babamın”
demiştim.
gülmüştü,
inanmamıştı muhtemelen.
bana göre tüm gemiler babamındı.
tüm
Necdet’ler kaptandı. tüm kaptanlar babamdı…
hala öyle.
ne zaman vapura binsem
sizlerin deniz kokusu duyduğunuz lumbuz kenarlarında ben babamın kokusunu duyarım.
Sirkeci’de kaç gün geçti o günden sonra.
Tüm saatçi vitrinlerini de, İstanbul’u da alıp gelsem yanına…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.