30 Ağustos 2016 Salı

Sirkeci


80li yıllardı… babamın elimden tutup da beni Üsküdar’dan Sirkeci'ye götürdüğü günlerdi. Sirkeci’de ne yapardık nerelere giderdik hatırlamıyorum.  
hatırladığım sadece, saatçi vitrinlerine baktığıydı, 
benim 2003’den beri her Sirkeci’den geçişte Hayyam pasajına göz ucuyla bakmaktan kendimi alamadığım gibi.  
arabalı vapurda da portakallı gazoz alırdı bana. 
ben o gazozlara hep  “sarı su” derdim.  
sarıyı da çok severdi babam. 
tuzlu suları da…
bigün vapurda babamın yanına oturan bir bayana, “bu gemi babamın” demiştim. 
gülmüştü, 
inanmamıştı muhtemelen. 
bana göre tüm gemiler babamındı. 
tüm Necdet’ler kaptandı. tüm kaptanlar babamdı… 
hala öyle. 
ne zaman vapura binsem sizlerin deniz kokusu duyduğunuz lumbuz kenarlarında ben babamın kokusunu duyarım.

Sirkeci’de kaç gün geçti o günden sonra.

Tüm saatçi vitrinlerini de, İstanbul’u da alıp gelsem yanına…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.