yıl 98'ler...2000'ler...Lc Waikiki'nin, Mango'nun Terkos
pasajının şerefini yerle bir etmediği yıllardı.
o zamanlar okuldan
çıkar, Şişhane'de bir prodüksiyon şirketine belgesel kurgusu yapmaya
giderdim. iş çıkışı İstiklal'de yürümek, denk gelirsek bikaç arkadaşla 2
bira içmek mutluluk verirdi. dönüş yolunda Emek sinemasının sokağına
girer tezgahları karıştırır mutlaka 1-2 yüzük alırdık. gümüş de pahalı
değildi zaten. avm diye birşey yoktu. varsa da Bakırköy'deki Galeria'dan
ibaretti. oraya da ancak zenginler gider buz pateni yapar diye
bilirdik. işin en güzel yanı da biz İstiklal'de ağaçları hatırlayan son
nesiliz. yorulunca ağaçları çevreleyen demir parmaklıklara oturmayı alışkanlık edinmiş son
nesil...düşündüm de, kalemle kaset bandı çevirmenin ne olduğunu bilmiyor olmaktan daha korkunç İstiklal'deki ağaçları görememiş olmak.
şimdi ise İstiklal dediklerinde ayaklarım geri gidiyor. çöp yığınını andıran insan ziyanlığının kaos merkezi.
adına üzgünüm yeni nesil... İstiklal'den geriye sizlere birşey bırakmadılar. tek avantajınız Demirören'in ücretsiz wc.lerine steril bir şekilde işemek olacak.
şimdi ise İstiklal dediklerinde ayaklarım geri gidiyor. çöp yığınını andıran insan ziyanlığının kaos merkezi.
adına üzgünüm yeni nesil... İstiklal'den geriye sizlere birşey bırakmadılar. tek avantajınız Demirören'in ücretsiz wc.lerine steril bir şekilde işemek olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.