4 Mayıs 2011 Çarşamba

bir ay tanrıçası karanlığı kendi ışığıyla silen...

(kızıma ufak bir armağan...onun uğruna dökülmüş birkaç kelime var artık ve ölümsüz olacak sonsuza dek...)



hayata karşı direnişiydi hikayeyi başlatan aslında..

onun gözleri bile yoktu..göremediği tek bir kardeşi kalmıştı yalnızca..




bir de göremediği ölmüş ailesi, sağnak yağmurun doldurduğu su birikintilerinin altında...
hastaydı,ıslaktı,açtı ve karanlıktı dünyası görmeyen gözlerinin ardında...




sonra bir kutuya taşındı yaşamları..bir avuç yemek,biraz da su vardı artık yaşamlarında...







karanlıktı yine her yer, ama en azından biraz daha sıcak bir karanlıktı bu kez onunkisi....


uzun yollar aşılıyordu hergün...hem karanlık hem acı veren yollardı...
çare olması bekleniyordu çabaların...
çare bulunamıyordu karanlıklarına..
"yaşamaz..." diyordu bilindik bir ses bazı günler...
"yaşamaz uyutmak lazım" dedi hatta o ses birgün...
zaten hastaydı,hali yoktu ve uyuyordu bütün gün kutusunda..
bi anlam veremedi olanlara...konuşulanlara...





yılmadı o...


birgün...
daha uzun bir yolculuğa çıktılar kardeşiyle..uzun ve karanlık bir yolculuktu içinden geçtikleri, bu kavramı-tanımı olmayan evrede...
sonra gözleri dikildi küçük kızın iğne ve ipliklerle..gözleri kanadı yine...
küçük kız ilk, kanı gördü gözlerinde...

etine saplanan sayısız iğneler miydi acıtan, yoksa bilinmezliği miydi her yeni günün...
o kimseyi acıtmamıştı böyle..anlam veremedi bu üzerine biçilmiş haksız çaresizliğe...
ağladı belki bilen olmadı...anladı-anlattı belki çok şeyi duyan olmadı...
uzun, zor ve karanlık günler geçti ardarda...bizler için hızla belki,
belki küçük kız için çok yavaş...
uzun zor ve
karanlık günler...


bigün bi ışık doğdu küçük kızın yeşil gözlerine..



çok tanıdık gelen bir kutuya taşındı yine hayatı..



kardeşi yoktu bu kez yanında..
yanlız ama artık aydınlığı olan bi hayattı...
hangisi daha iyiydi küçük kız için...bilinemezdi yanıtı...



sonra oyuncak bir faresi oldu küçük kızın..





sımsıkı sarıldı ona...ona sarılmak hayata sarılmaktı belki...




ilkinden daha sıcak bir evi..yumuşak minderleri oldu..





ve kendine benzeyen kardeşleri oldu...






oyunlar oynarken küçük kız herşeyden habersiz,






bilmiyordu kendisi için hazırlanmış bi ilan dolaşıyordu tüm ülkeyi...
taşınacaktı küçük kızın hayatı çünkü yine bir evden bir başka eve...
sığmıyor olabilir miydi küçücük bedeni ufak bir sepete ?





fotoğrafları çekiliyordu,yazılar yazılıyordu,insanlara yollanıyordu..
küçük kız oyunlar oynuyordu..evini kalıcı sanıyordu.....







zaman geçiyordu..kimse onu istemiyordu..
o giderek güzel bir kız oluyordu...






günler sonra birgün tüm ilanlar kaldırıldı aniden..
kendini öyle sevdirmişti ki görmeyen gözleriyle..zayıf çelimsiz bedeniyle..
onu başkasına veremeyeceğimizi anlamıştık artık biz de...
kucakladık onu bütün sevgimizle...





artık küçük kızın bir adı vardı...
çelimsiz varlığı, onca zorlukla mücadele eden ve yer yüzüne gönderilen bi ay tanrıçası oldu.




ışığı büyüdü..yeşil gözleri aydınlandı...bir evi bir adı oldu...




kendisini aynada bile ilk kez görüyordu...





sevdiği insanları bekleyebileceği bir penceresi oldu




daha da önemlisi penceresinden dünyayı izleyebileceği gözleri oldu...



çok sevilip çok öpülüyordu artık:)



kış soğuklarında altına girebileceği bir battaniyesi oldu







yaramazlık yaparken yakalanıyordu ama kızılmıyordu bile kendisine:)

yasaktı ama giriyordu çekmecelere




annesinin kitaplarında bile uyuyabiliyordu




küçük bir telefonu da vardı artık






hatta sevdiği bir yoldaşı oldu..




...ve birlikte rüyalara dalabileceği


şimdi bir yaşını bile aştı..




Luna, adına bir hikaye yazılmasını hakediyor..
çünkü o benim imkansız denilene inancım, hayata karşı umutla duruşum oldu.
O, kendisinden sonra birçok canı kurtarabilmemiz için başlangıç, bir cesaret oldu...
Gördüğümüz bütün kanayan gözlerin de aslında gülümseyebileceğine dair somut bir kanıt oldu...
sarılıp uyuduğumda onun nefes alan bedenine, hayattaki tüm zorluklara,yalanlara ve hainliklere karşı durup, nefes alabildiğim bir durağım oldu...
sevgiye karşı inanç oldu...ebediyet oldu...
hayat oldu...


içinizde mutlulukla taşıyabileceğiniz böyle bir hikayeniz olsun..bu hiç de zor değil...




evet dünyada yardıma muhtaç milyarlarca insan da var...ama ben "can" denileni ayırdetmiyorum...
bir sineği yaşatmanın, bir insanı yaşatmaktan farkı yok...
bir sineğin canını almanın, bir insanın canını almaktan farkı olmadığı gibi...

ve bu yüzden petshoplara karşıyız.. http://www.petshopgercegi.com/
bu yüzden sokakların yaşatılacak umutlarla dolu olduğunu düşünüyoruz...
umudunuzu para ile satın almayın...




onlar, kendilerine dokunmaktan kaçtığınız için ölüyorlar...oysa elinizi bir uzatsanız...



En güzel hikayem, güzel kızım Lunama...








3 Mayıs 2011 Salı

aslında...



aslında;



sevdiğim,bağlandığım,kendimi anlattığım,



yaklaştığım,sınırlarına açıldığım,duvarlarına dayandığım,



güvendiğim,dokunduğum,sakındığım tüm insanlarım birer boş sandalmış avuçlarımdaki derin çölde...


nisan 2011