28 Mart 2010 Pazar

ben senin gibiyim

yüzün avuçlarıma değdiğinde sınırsızlaşıyor sınırları, bileklerime çizdiğin arka sokakların...hiçkimseye çok fazla tanıdık olmayan
çoğu kimseye fazla yabancı olan şeylerdir hep o sokaklarda bahsi geçenlerim...

ben senin gibiyim
yüzüm bembeyaz, yanaklarım pembemsi görünüyorken, asıl adım 'ölüm...olan...

ben çok fazla senin gibiyim...buna alışkınım..
bu yüzden çok fazla kalır yanım yok yanında.
bana sırtını dönmelisin uyurken bile...unutmamalısın bunu..böylece en güzelini okuyabilirim gözlerinden geçen düşlerin...
...uyu ki bizi dinlendirebilecek bir mesafe girsin aramıza şimdi...
kaçıyoruz üzerini adımlarımızla süslediğimiz şehirlerden bi trenin en son vagonunda, bi trenin en çok sallanan koltuğunda, başımız hep birbirimizin omzunda
ama gözlerimiz birbirimizden en uzak ağacı takip ederken hep camın ardında
ve ben şahsen yine döneceğimizi biliyorken...
ben senin gibiyim çünkü...
en az senin kadar bağımsız, en az senin kadar bağlanmayı seven...

arkadaşım...dostum...sevgilim...
yağmurun düştüğü toprak..

ben senin gibiyim
bu yüzden affedilir yanım yok
ama bu yüzden de bağışlamalısın beni

bu bizim sırrımız,
kimsenin soyunamadığı kadar çıplak

çünkü ben senin gibiyim...

28 mart 2010